Genç
kadınlar, memenin vücutlarının saklı ve gizemli bir
parçası olduğuna inandırılarak yetiştirilirler.
Görülmesinin, dokunulmasının ve hakkında açıktan
konuşulmasının toplumsal bir tabu olduğu kabul
edilir. Erginliğe ulaşıldığında farklı bir duygu da
birlikte gelişerek meme, kadınlığın sembolü durumuna
gelir. Bebek için beslenme, karşı cins için
cinsellik işlevi kazanır.
Taşıdığı gizem ve sembollerin yanında memenin diğer
bir özelliği de, kadın sağlığı ile olan ilişkisidir.
Meme ve sağlık arasındaki bu ilişki yeterince
vurgulanmadığı için, herhangi bir meme hastalığı
karşısında kadın, büyük bir şaşkınlık ve korkuya
uğramaktadır.
Gelişmiş ülkelerde, kadınların hekime baş
vurmalarının başlıca nedenlerinden biri, meme ile
ilgili yakınmalardır. Tüm yaşamı boyunca kadının
memesinde bir sertlik fark etmesi, yada ağrı
gelişmesi sık rastlanan bir yakınmadır. Memede fark
edilen sertliklerin, kitlelerin ve değişikliklerin
büyük bir çoğunluğu kanser değildir. Eğer kanserse
bile, erken tanınabilirse, tedavisi mümkündür.
Kitapçığımızın bu bölümü, sizin memeniz ile
tanışmanız , başkaları için gizemini korusa bile,
artık sizin bu duyguyu aşıp bu organınız ile karşı
karşıya gelmeniz amacı ile hazırlandı.
•
Yaş: İleri yaş önemli bir
risk faktörüdür. Yeni meme kanseri tanısı konan
kadınların % 70'i, 50 yaş üzerindedir. Diğer bir
deyimle, yaşı 50 yaş üzerinde olan kadınlarda meme
kanseri görülme sıklığı, yaşı 50 yaşın altında olan
kadınlardan 4 kat daha fazladır. Bu nedenle, 50 yaş
üzerindeki her kadın, mutlaka yılda bir defa hekime
baş vurarak muayene olmalı ve mamografi dediğimiz
meme filmini çektirmelidir.
•
Kişisel meme kanseri hikayesi:
Daha önce meme kanseri geçirmiş ve tedavi olmuş
kadınlarda, diğer memede kansere gelişme olasılığı
normal kadınlara göre 3-4 kat daha fazladır.
•
Ailede meme kanseri hikayesi:
Aile yakınları arasında meme kanserine yakalanmış
kadınların, meme kanserine yakalanma olasılığı,
diğer kadınlara göre daha fazladır. Örneğin, kız
kardeşi veya annesi meme kanserine yakalanan bir
kadının, meme kanserine yakalanma riski, diğer
kadınlardan 2- 5 kat daha fazladır. Bu kadınlar daha
sık ve dikkatli izlenmelidir. Bu şekilde sorunları
olan kadınlar, meme kanseri genetik danışmanlığının
yapıldığı kliniklere baş vurarak risklerini
hesaplattırmaları gerekir. Eğer aile geçiş riski
yüksek bulunursa, genetik testi yaptırmalıdırlar.
Vakfımız polikliniğinde bu hizmet verilmektedir.
•
Daha önce memede saptanan bazı iyi
huylu kitlelerin bulunması: Daha önce memede
saptanan bazı iyi huylu kitleler: Memede bir kitle
nedeni ile biopsi yapılmış ve iyi huylu bir tümör
saptanmış olabilir. Bazı kanser olmayan iyi huylu
tümörlerin bulunması, kanser gelişme riskini değişik
oranlarda artırabilmektedir. Bu, saptanan tümörün
hücresel yapısına göre değişir. Örneğin, yapılan bir
biopside, çıkartılan kitlenin patolojik incelemesi
sonucu atipik hiperplazi tanısı konmuş kadınlarda (
bu tamamen iyi huylu bir tümördür), meme kanseri
gelişme oranı normal kadınlara göre daha fazladır.
•
Fertil çağ süresi: Adet
görmeye erken başlanması, menapoza geç girilmesi,
fertil cağı uzatmaktadır. Bu sırada kadın daha uzun
süre östrojen hormonu etkisi altında kalmakta, meme
kanseri gelişme riski artmaktadır. Erken menopoza
giren kadınlarda hormon tedavisi yapılmıyor ise,
meme kanseri riski önemli ölçüde azalmaktadır. Elli
yaşından sonra adet görmeye devam eden kadınlarda,
meme kanserine yakalanma riski az da olsa
artmaktadır.
•
Doğurganlık hikayesi: İlk
çocuğu doğurma yaşı önemlidir. İlk çocuğunu 30
yaşından sonra doğuran kadınlarda meme kanseri
görülme oranı 20 yaşından önce doğuranlara göre 2
kat fazladır. Hiç çocuk doğurmayan kadınlarda risk
hafif yükselmektedir
•
Sosyoekonomik seviyenin yüksekliği:
Varlıklı, sosyoekonomik düzeyi yüksek olan
kadınlarda, meme kanseri görülme oranı daha
fazladır. Bu ailelerin kızları daha iyi
beslendikleri için daha erken gelişmekte ve erken
yaşta adet görmeye başlamaktadır. Ayrıca bu çocuklar
büyüdükleri zaman eğitim ve iş nedeni ile daha geç
evlenmekte ve daha geç çocuk sahibi olmaktadırlar.
Bu nedenlere bağlı olarak fertil çağın erken
başlaması, geç doğurma gibi nedenler sebep olarak
sayılabilir. Ayrıca bunların dışında başka faktörler
de rol almaktadır.
•
Östrojen hormonu tedavisi görenler:
Menopoz nedeni ile uzun süre östrojen tedavisi ( 10
yıldan fazla) gören kadınlarda, meme kanseri oranı
artmaktadır. Fakat, hormon tedavisi almayan
kadınlarda da, kalp hastalıklarında ve osteoporoz
gibi sorunlarda artış ortaya çıkmaktadır. Bu
nedenle, menopoz yakınmalarının azaltılması amacı
ile, östrojen verilmesi önerilebilir fakat, mutlaka
bir hekim kontrolu altında yapılmalıdır.
•
Doğum kontrol hapı kullanılması:
Bu konuda farklı görüşler olmakla birlikte hafif bir
risk artışı olduğu ileri sürülmektedir. On yıl önce
doğum kontrol hapını bırakmış olan kadınlarda ise,
bu risk tamamen ortadan kalkmaktadır.
•
Alkol kullanılması: Fazla
alkol alan kadınlarda, almayan kadınlara göre risk
nispeten artmaktadır. Günde 3 bardak yüksek dereceli
alkol içen bir kadının meme kanserine yakalanma
riski, hiç içmeyen kadına göre 2 kat daha fazladır.
Alkol alımının günde bir kadeh ile sınırlandırılması
önerilmektedir.
•
Sigara: Sigaranın kesin bir
etkisi gösterilememiştir. Fakat, genel sağlığı
etkilediğinden dolayı bırakılması önerilmektedir.
•
Şişmanlık ve yağlı beslenme:
Bazı çalışmalarda şişmanlığın, özellikle 50 yaş
üzerindeki kadınlarda meme kanserine yakalanma
riskini artırdığı gözlenmiştir. Özellikle, doymuş
yağların fazla bulunduğu yağlı et gibi yemekler ve
yağlı süt ürünlerinin fazla alınmasının bu riski
artırdığı ileri sürülmüştür.